Manifesto

Ebrar Dergisi


İstiyoruz ki Adalet, Barış ve Özgürlük isteyen her insanın dilinden bir kaç kelam edelim. Aslında bir sokağın, bir mahallenin değil de zengin caddelere inat tüm sokakların dili olalım. Farklı farklı kültürlerin çevrelediği sokaklar, farklı inançların hakim olduğu sokakların devrimci gençleri bir olalım, yer altında neler olup bitiyor ya da yeryüzünde olup bitene yeraltındakiler ne diyor onu anlatalım. Bağnaz batılcıların kafasındaki tabuları birer birer kıralım, insanı da insanlığı da özgürlüğüne kavuşturalım. Mazlumun, mahrumun, yoksulun yanında olalım, zalime hep beraber direnelim. Üzerimize yürüyen işgalci tanklara bir işe yaramayacağını düşünenlere inat taş atalım. Zalim Nemrut’un yaktığı İbrahim’in ateşine hepimiz birer karınca olup su taşıyalım ve safımızı belli edelim...


İnanç Bildirimiz: 'Barış'a İnanıyoruz!


Özünde sevgi dolu, işinde merhametli olan biricik Tanrı adına

Barış, monoteizmi ve din alanında tanrıdan başka bir hüküm koyucu, otorite tanımamayı, dini, tanrıya; yani onun mesajına has kılmayı, tüm halkları aile kabul etmeyi, din, dil, ırk, cinsiyet, dost-düşman ayrımı yapmadan tüm insanlığa eşit ve adil yaklaşmayı, köleliğin zincirlerini kırmış sınıfsız bir toplumu, temiz ve ortak aklın adaletini, tüm yeryüzünde, -tepeden inme, darbeyle, işgalle, sömürüyle, zorla, zorbalıkla, dayatmayla değil- akleden yürekleri fethederek tesis etmeyi, dîni bir rejimi değil, dini sadece adalet olan bir sistemi, üstünlüğün tek ölçüsünün erdem/sorumluluk bilinci olduğunu ve barışın, huzurun ancak bu hayat tarzına yani Tanrı’nın yoluna yani Tanrı’ya adanarak -hem bireysel hem toplumsal düzlemde- yaşanabileceğini ve yaşatılabileceğini öngörür.

Yaratıcının barış ve adanış dini Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık veya başka herhangi bir din değildir. Hatta bu inanç, sömürgeciliğin, ayrımcılığın, uyuşturmanın, kandırmanın, mantıksızlığın, anlamsızlığın, kısacası her türlü kötülüğün aracı haline getirilmiş olan ‘din’ ile mücadele eder, -nitekim bu inanç ve ilahi mesajın elçileri binlerce yıllık tarihi boyunca dinsizlikle değil her zaman dine karşı mücadele etmiştir- ama inancımız, Eski Ahit'in (Tevrat), Yeni Ahit'in (İncil) ve Son Ahit'in (Kur'an) haykırdığı, dincilerin, sömürücü din adamlarının ve aklını kullanmayan, neyi niçin yaptığını bilmeyen, sorgulamayan sürülerin, her ne kadar sesini kısmaya ve tahrif etmeye çalışsa da hiçbir zaman sesi kısılamayan adanış dinidir. Bu inancın özel ismi yoktur, aslında inancımızda özel isim yoktur, sadece anlam, amaç ve yaşam vardır. Özel isimlere ve Arapça, İbranice gibi insan ürünü dillere yapılan takıntılar, kutsamalar (tanrı ve dinlerin isimleri dahil olmak üzere) doğal olarak sahte kutsallar üretmiş, sömürücü rejimlerin ve satılmış din adamlarının istediği gibi ilahi mesajlar anlamsızlaştırılmış, yozlaştırılmıştır, bir ‘namaz dini’, ‘erkek dini’, ‘sömürge dini’ ‘uyutma dini’ ve bâtıl, sapkın gelenekler ve kültür haline getirilmiş, teferruatlar asıllaştırılmış ve asıllar yok edilmiştir! Ancak inkar edip, gerçeklerin üstünü örterek, Tanrı ile din kisvesi altında savaşanlar istemese de Tanrı dinini koruyacak ve nurunu tamamlayacaktır. Barış ve tek tanrıya adanış, özgür aklın varacağı tek adrestir ve ilahı mesajların özüdür. Muhammed'in, İsa Mesih'in, Musa'nın ve İbrahim'in mücadelesidir.

Barış dininin evrensel düzlemde rotası Barış Yurdu/Jerusalem/Darus Selam/Kudüs'tür.


İnancımız, düşüncelerimiz, yorumlarımızla ilgili elbette daha söyleyecek çok sözümüz olacak.
ANCAK; vurgulamak istediğimiz önemli bir nokta var: Lütfen Müslümanların, Hıristiyanların veya Yahudilerin geleneksel inançlarıyla ilgili ama vahiyle birebir çelişen öğretileri burda bizlere karşı 'siz böyle diyorsunuz ama bu iş böyle' ya da 'siz bunları yapıyorsunuz ama İslam böyle', 'şu papaz böyle söylüyor', 'bu mezhep böyle yapıyor' v.b. gibi gereksiz ithamlarda bulunmakta kaçının. 'Ehli kitap' olarak nitelenen (yani bir kitaba inanma ve kabul etme iddiasında bulunup inandığı kitapla hiçbir alakası olmayan kitleler) üç ilahi menşeli dinin dindar ve dinci mensuplarının tasavvurlarını, içinde yetiştiği toplumun, çoğunluğun, genel kabullerin, atalarının, din adamlarının, ciltlerce külliyatların, saptırılmış ve yutturulmuş tarihin oluşturduğunu unutmayın. Bu kişilerin genel kabul görülen (icma) ve doğru olduğundan şüphe etmedikleri yargıları vardır, ancak 'neye dayandırıyorsun bunu' diye bir soru geldiğinde tökezlerler -çünkü hiç sorgulamamışlardır neyi, niçin yaptıklarını- ve savunmalarında başvurdukları kaynakları 'hayat kitabı' olarak niteledikleri Kitap’tan başka herşey olur, Kitap’a müracaat ettiklerinde ise niyetleri şeytanidir ve kitabı tahrif etmekten başka bir işleri olmaz. Hakikatin tüm belgeleri önlerine geldiklerinde, üstünü örtmekte, duymazlıktan gelmekte mahirdirler. Adalet anlayışları sadece kendileri içindir, ayrımcıların, kayırmacıların önde gidenleridirler ama dillerinden 'her mazlumun yanındayız’ ‘mazlumun dini sorulmaz' ‘en büyük ibadet hakkı müdafaa etmektir’ sözleri eksik olmaz. Oysa çıkarları yoksa bir kere bile başkalarının hakkını savundukları görülmemiştir. Dini kimlik olarak eğer onlardansa biri, ne kadar yamuk olursa olsun, ne kadar zalim, gaspçı, işgalci, sömürgeci, tecavüzcü, eli kanlı katil olsa da, o onlardandır ve 'hakkını yememek lazım gelir' Çok önemli gördükleri ve kutsadıkları şeyler aslında bir hiçtir genellikle. Önemsiz gördükleri şeyler ise vahye göre en kutsallardandır. Birazcık aklını kullanmış ve vahiyle muhatap olmuş ‘alim’ ‘hoca’ ‘üstad’ kişilerin ise yine kafasına daha önce yerleşmiş olan kutsal virüslerden tamamıyla kurtulamadığını ve genel kitleye karşı, örnek aldığımız elçiler gibi devrimci ve net bir duruş alamayacakları(!) için ikiyüzlü davranmak zorunda(!) kaldıklarını da acıyarak izliyoruz. Çünkü bedeli göze alamazlar. Sürülerden ayrılıp erdemli ve devrimci bir kişilikle biricik Efendimizin/Rabbimizin yoluna, yani monoteizme/tevhide/tektanr

cılığa yani insanların boynuna vurulan kölelik zincirlerini kırma yoluna, yani insanları tanrıdan başka hiç kimseye boyun eğmemeye, kulluk kölelik yapmamaya davet etme yoluna, adalete yani tüm insanlığa yani BARIŞ’a adanmak isteyenleri ve mutluluktan geçerek, gerçek saadet olan hakikati yaşamanın huzurunu tatmak isteyenleri, imhayı değil inşayı meslek edinenleri bir kez daha selamlıyor ve 'kutlu olsun' diyoruz.


Yaşadığımız şu günler ve bulunduğumuz mekanlar İbrahim'in yaşadığı zaman ve mekanlardan farksızdır. Musa'nın, İsa'nın ve Muhammed'in içinde bulunduğu toplumdan farksız bir toplumda, aynı zamanda, aynı ortamlarda yaşıyoruz. Yani İbrahim olmak, Musa olmak, eşimiz olsa da Firavun'a başkaldıran bir kadın olmak, erkekçi ve dinci adamlara karşı Meryem olmak, çarmıhını sırtlayarak İsa Mesih olmak, dinci sömürüye ve despotizme karşı Yahya olmak ve Son Ahit'in mesajını tüm insanlığa saçan Muhammed olmak elimizde. Biz Barışa inananlar olarak belirtiyoruz ki; bizi ne dünya, ne kitleler, ne çoğunluk, ne sahte tarih, ne elçilere yamanan yalan ve iftiralar, ne kahramanlar, ne alimler, ne atalar bağlar. Bizi sadece ve sadece akıl ve/veya vahiy bağlar. Katıksız vahiy tasavvurunu, erdemli akıllarla sılasını vuslat kılmaktır amaç. Gelin hep beraber aklın ve vahyin rehberliğiyle, bilgi, inanç ve eylem bütünlüğüyle omuz omuza Tanrı’ya/Barış’a yürüyelim...


• Allah tarafından onaylanan biricik din/sistem/hayat tarzı barış ve adanıştır. Kendilerine kitap verilenler (ve o kitaba inanma iddiasında olanlar) başka değil, yalnızca kıskançlıklarından dolayı, kendilerine gerçeğin işareti/bilgisi geldiği halde (Kitap'ta olmayan) farklı görüşlere saptılar... 3: 19

• ...Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım. Barışı ve (Tanrı yoluna) adanmayı sizin için bir hayat tarzı olarak benimsedim..." 5: 3

• Ey bu vahyin muhatabı! Senin hayatına Kur’an’ın kuşatıcı mesajıyla istikamet tayin eden Rabbin elbet seni yepyeni bir hayata kavuşturacaktır. 28: 85

• Ebedi gerçek (gündeme) gelmiştir: Artık sahte ve yalan ne yeni bir şey ortaya koyabilir, ne de geçmişi getirebilir. (34: 49)

• Hakikat bu iken (ey insanlar) nereye bu gidiyorsunuz? Bu vahiy tüm insanlığın (iyiliği) için bir uyarı ve öğütten ibarettir. İçinizden doğru yolda olmayı dileyenler için... (81: 26-28)

• Halklara bir uyarıdır. İçinizden ilerlemeyi yahut geride kalmayı dileyen herkes için... (74: 36-37)
read more